Anadolu Sağlık Merkezi Gebze Hastanesi, teamplay Dose ile doz takibini optimize ediyor

ASM

Anadolu Sağlık Merkezi Gebze Hastanesi’nde Radyoloji Bölüm Başkanı Uzman Doktor Oktay Karadeniz ve Sorumlu Tekniker Özgür Çelik önderliğinde 1 yıllık bir sürede gerçekleştirilen “Bilgisayarlı Tomografide Hasta (X-Işını) Dozlarının Takibi ve Optimize Edilmesi” konulu proje, ekibe ödül getirdi. Anadolu Grubu genelinde yapılan proje yarışması Bi-Fikir’de onlarca proje içerisinden 3’üncülük almaya hak kazanan projeye Siemens Healthineers’ın teamplay Dose uygulaması zemin oluşturdu. Siemens Healthineers Türkiye’den Bilgisayarlı Tomografi Eğitim Uzmanı Mahmut Ur, projeye tüm aşamalarda destek sağlayarak kurumun üstün kalite hedefine ulaşmasına yardımcı oldu. Detayları Anadolu Sağlık Merkezi Gebze Hastanesi’nden Dr. Oktay Karadeniz, Özgür Çelik ve Sibel Ünlü ile konuştuk.

“Projenin ilk aşamasında kurum genelinde gerçekleştirilen tüm tetkikler standardize edildi, x-ışını doz seviyeleri ölçüldü, raporlandı ve analiz edildi. İkinci aşamada referans dozlar belirlenerek doz aşımı gerçekleşen tetkiklerin tespiti ve detaylı analizi yapıldı. Son aşamada ise belirlenen tetkik türlerinde çekim parametrelerinin modifiye edilmesi, görüntü kalitesinden taviz vermeden mümkün olan minimum dozlara ulaşılması için yol gösterici oldu.”

Bilgisayarlı tomografide doz takibine ne zaman başladınız?

Dr. Oktay Karadeniz: Bilgisayarlı tomografide (BT) doz takibini başlangıçtan bu yana yapıyoruz. Burada çalışmaya başladığımızda 16 kesitli bir cihazımız vardı. Özellikle kardiyak çekimlerde dozu nasıl düşüreceğimizi düşünerek ve EKG’li çekimlerde retrospektif-prospektif çalışmalar yaparak ilk başta kardiyak BT üzerinde ilerledik. Daha sonra doz çalışmalarımızı akciğer tomografisinde dozu düşürmeye odaklanarak sürdürdük.

Doz takibini yapmaya başlarken beklenti ve hedefleriniz nelerdi?

O.K.: Kendi adıma, özellikle çocuk hastaların gereksiz yere, almaları gerekenden daha fazla radyasyon almalarını istemiyordum. Doz takibine başlamayı tetikleyen ilk konu bu oldu. Zaten, belki biraz da bu kaygıdan dolayı, çocuk hastalar az geliyordu. Bunu özellikle pediatrist arkadaşlara anlatarak, verdiğimiz dozun oldukça düşük olduğunu göstererek bir anlamda bu başarıyı da sağladık.

Anadolu Grubu’nun, tüm projelerinin yarıştığı bu yılki yarışmaya doz takip çalışmasını nasıl taşıdınız? Bu yarışmaya katılmanızı sağlayan motivasyon kaynağı ne oldu?

Özgür Çelik: Bu proje aslında bizim bölüm içinde yaptığımız ve tamamladığımız bir projeydi. Daha sonra Kalite Departmanı Yöneticimiz projeyi dinledi ve bu platforma taşınması gerektiğine karar verildi. Böylece proje, Kalite Departmanı Yöneticimiz aracılığıyla yarışmaya katıldı; bizim özel bir başvurumuz olmadı. Ancak, projemizin diğer projeler arasında sağlık alanındaki tek proje olduğunu görmek bizi oldukça heyecanlandırdı.

Yarışma sürecinden bahsedebilir misiniz?

Sibel Ünlü: Yarışma süreci biraz hızlı gelişti. Çünkü Özgür (Çelik) Hanım’ın da söylediği gibi, bu aslında bizim bölüm içinde kendimiz için yaptığımız bir kademelendirme projesiydi. Daha sonra yöneticilerimizin beğenip uygun görmesiyle bu fikir platformuna katılmış olduk. Sonrası zaten çok hızlı gelişti ve iş, holding boyutuna geçti. Sunumlar ve video çekimleri yapıldı. 18 projenin sunumlarını izlerken yarışmaya daha önce de katılmış, profesyonel ekiplerin projelerini gördük. Kendi sunumumuzun ardından jüri üyelerinin olumlu dönüşlerini alınca epey motive olduk ve heyecanlandık. Yarışmanın sonunda üçüncülük alarak güzel bir sonuç elde ettik.

Tebrik ederiz. Bu platform yarışmasında finale kalarak bizi de çok mutlu eden bir ödül aldınız. Bu konudaki duygu ve düşüncelerinizi de öğrenebilir miyiz?

O.K.: Ekip arkadaşlarımla gurur duydum. Çok güzel bir çalışmaydı. Yarışmadan güzel bir ödülle döndükleri için hem kendi adına hem de departmanım adına onlara teşekkür ederim.

Ö.Ç.: Her şeyden önce çok heyecanlandık ve çok mutlu olduk. Heyecanımızı tüm ekip arkadaşlarımızla paylaştık. İçinde bulunduğumuz süreçten dolayı etkinlik Youtube üzerinden canlı yayınlandı ve bütün arkadaşlarımız etkinliği canlı yayından izledi. Aldığımız geri dönüşler çok güzel ve gurur verici oldu.

S.Ü.: İnsanın bizzat üzerinde çalıştığı bir projenin güzel bir sonuçla geri dönmesi çok mutluluk verici ve motivasyonu artırıyor. O sürecin beni hâlâ heyecanlandırdığını söyleyebilirim. Uzun zamandır çalıştığınız bir alanda pozitif bir geri dönüş almak çok mutluluk verici.

Peki, radyasyon konusu jüriyi ve yarışmaya katılan diğer yarışmacıları nasıl etkiledi?

Ö.Ç.: Yarışma jürisini farklı kurumlardan 12 yönetici oluşturuyordu. Jüri üyeleri, projemizi dinledikten sonra bize bu projeyi Mucitler kategorisinde mi yoksa Kâşifler kategorisinde mi değerlendirmeleri gerektiğinden emin olamadıklarını söylediler. Fakat çok kıymetli bir çalışma olduğu konusunda tüm jüri üyeleri hemfikirdi.

Doz takip sistemini yaklaşık 1,5 senedir kullanıyorsunuz. SOMATOM Sensation 16’nın kurulduğu andan itibaren doz konusundaki hassasiyetinize şahit olduk. Ama bunu biraz daha sistematik bir şekilde takibe başladığınız zamandan söz etmek istiyoruz. Sisteminizi nasıl kurdunuz ve takibe nasıl başladınız?

O.K.: Hastanemiz ilk kurulduğunda şu anki gibi onkoloji ağırlıklı değil, bütün branşların eşit yoğunlukta olduğu bir hastaneydi. Ama zaman içerisinde onkoloji ağırlıklı bir hastaneye dönüşmesiyle birlikte bizim tekrar ve takip hastalarımızın sayısı çok arttı. İlk zamanlardan beri her hasta için çekim doz protokolünü PACS’e yolluyorduk. Fakat bunları derleyip toplayıp bir araya getirmek mümkün değildi. Bakmak istediğimizde bakabildiğimiz, ama elimizde istatistiksel olarak tekrar değerlendirebileceğimiz bir platform olmadığı için bir kenarda bekleyen dosyalar şeklinde duruyorlardı. Bu konuda Siemens Healthineers’ın teamplay çözümü ve başka bir firmanın bir çözümünü değerlendirdik. Hem Siemens Healthineers ile daha önceden beraber çalışmış olmamız hem de cihazlarımızın Siemens Healthineers markasını taşıması nedeniyle teamplay’i tercih ettik. Böylece bu verileri tekrar toplamaya başladık. Verileri toplayınca onlarla ne yapabileceğimiz, elde ettiğimiz sonuçlardan çıkarabileceğimiz dersler, dozları daha da düşürme imkânı veya hata yaptığımız hasta grupları olup olmadığının değerlendirilmesine yönelik Özgür (Çelik) Hanım ve Sibel (Ünlü) Hanım’dan ricada bulundum. Süreç bunun ardından gelişti.

Ö.Ç.: Bu sürecin devamında hem acil müdahale etmemiz gereken alanları tespit ettik hem de iyileştirebileceğimiz alanları görmeye başladık. Önceliğimiz tabii ki acil müdahale etmemiz gereken alanlar oldu. Bu alanlarda neler yapabileceğimiz konusunda Mahmut (Ur) Bey’le beraber çalıştık. En büyük sorunu ise referans doz belirleme kısmında yaşadık.

Zaten şu anda Türkiye genelinde en büyük sorunun bu olduğu görülüyor…

Ö.Ç.: Evet, bu konuda en önemli sorun referans. Bize ulaştırılan referans dozlar, ülkesel ve birçok farklı cihazın bir arada değerlendirilerek belirlenmiş olduğu dozlardı; açıkçası hedeflediğimiz doz değerlerinden daha yükseklerdi. Bu referansların bize uymadığına karar verince kendi cihazımız için bir çalışma yapmamız gerekti. Aslında bizim için en uzun süreç de bu referans değerlerin belirlenmesi oldu. Ondan sonrası daha kolay ilerledi. Gelen verileri bu referans değerlerle karşılaştırıp gerekli parametreleri iyileştirdik.

Mart 2020 itibarıyla COVID-19’a yönelik tanıyı desteklemede ve takibini yapmada tüm dünyada BT ve toraks BT incelemesi çok kullanıldı. Özellikle COVID-19 takip hastalarında düşük doz toraks BT uygulaması için ilgili tüm kurumlardan bildirimler yapıldı. Doz takip sisteminizdeki tecrübenizin bu süreçte size bir desteği oldu mu?

O.K.: Biz zaten rutin olarak akciğer tomografilerinde, özellikle parankimal hastalıkları için düşük doz BT’yi tercih ediyoruz. Bazen teknikerlerde bu konuyla ilgili soru işaretleri oluyor. Böyle durumlarda hangi protokolde çekeceğimizi konuşarak ilerliyoruz.

Peki doz konusundaki hassasiyetinize rağmen beklentinizin dışında, gözden kaçırdığınız, dikkat etmediğiniz, dozların yüksek olduğunu gördüğünüz durumlar yakaladınız mı?

S.Ü.: Evet, yakaladık ve hepsini düzelttik. teamplay programı sayesinde beyin tomografilerinde, kalsiyum skorlamalarda, üriner sistem tomografilerinde ve biyopsi protokollerinde sıkıntılarımız olduğunu tespit ettik. Çok aşırı olmamakla beraber, doz bakımından bir miktar yukarıdaydık. Onları devamlı karşılaştırarak nerede hata yaptığımızı tespit ettik.

Bununla birlikte üriner sistem tomografilerinde, biraz daha geniş bir tarama yapıyorduk; bu alanları tam sınırlarına çektik. Beyin tomografilerinde beyin başlığını çok fazla kullanmıyorduk; onu standartlaştırdık, çünkü kalınlaştıkça dozu artırıyordu. Ayrı bir biyopsi protokolümüz yoktu. Batın ya da toraks protokolü üzerinden tarama açtığımız için hasta otomatik olarak fazla doz almış gibi gözüküyordu. Onları ayrı protokollere ayırdık ve standartlaştırdık. Kalsiyum skorlamada da Siemens Healthineers uzmanlarından yardım alarak faz aralıklarımızı daralttık ve nabız atımına göre protokoller oluşturduk. Sonrasında da zaten 1 ay gibi kısa bir sürede yüzde yüze yaklaştık. Çok ender olmakla birlikte, kimi zaman kullanıcı bazlı bazı sapmalarımız oldu ama şu anda büyük bir istikrarla, tam rayında gidiyoruz.

Bu durumda takibe başlamadan önce dozla ilgili daha genel olan algımızın, takip sonrasında programlar, protokoller konusunda daha özelleştiğini söylemek mümkün mü? Bir de sanıyorum ki cihazımız ne kadar iyi olursa olsun en önemli etken, protokollerin özelleşmesinin ardından kullanıcının da yaptığı işin farkında ve özgüvenli olması. Yani bir tomografi kullanıcısının farkındalığı; bir organı, o organın başlangıcını ve bitişini iyi tanıması galiba en önemli konular. Bu görüşe sizler de katılır mısınız?

Ö.Ç.: Kesinlikle doğru. Bu konudaki farkındalık sadece radyoloji ekibi için söz konusu değil aslında; radyolojiye eli değen birçok tıbbi kadroyu da ilgilendiriyor. Örneğin, üriner sistem tomografilerinde teknikerin geniş alan taramasının sebebinin, hekimin üriner sistem için talepte (order) bulunup, biraz geniş alınmasını istemesi olduğunu fark ettik. Dolayısıyla bunun için ayrı bir talep, ayrı bir tanım gerçekleştirildi ve ayrı bir referans değer tanımlandı. Bunun sonucunda da geniş tarama istendiğinde o veriyi ayrı bir referans değeriyle alıp değerlendirebilir olduk. Kullanılan cihaz teknolojisi ile beraber tetkiki isteyen hekim de bu süreçte etkilidir. Ayrıca çekimi gerçekleştiren teknikerin bilgi ve becerisi de bu farkındalığa çok büyük katkı sağlar.

S.Ü.: Evet. Bazen hekimler “Nasıl olsa çekimi yapıyor, burayı da katar” diye düşünebiliyorlar. Ama bu farkı düşünemiyorlar.

Şu anda ekibinizin istediğiniz sisteme tamamen uyumlu olduğunu söyleyebilir misiniz? Zira, insanların yaşam süresinin uzadığını da göz önüne aldığımızda, radyasyonun çok uzun süreli etkileri olabiliyor. Herkesin artık daha dikkatli ve yaptığı işin nelere mal olabileceğinin daha farkında olduğunu söyleyebilir miyiz?

Ö.Ç.: Evet, kesinlikle söyleyebiliriz. Projemiz dahilinde de ifade ettiğimiz gibi “doz arttıkça risk artar.” Bu bilinçle gerekli önlemleri almaya ve iyileştirmeleri yapmaya devam edeceğiz.

S.Ü.: Bu, bizim için son derece önemli olduğundan çalışma arkadaşlarımızın bu konuda dikkatli olmalarını sağlamaya özen gösteriyoruz.Syngo Carbon mevcut teknolojileri ve verileri entegre edip kullanmaya devam ederek mevcut yatırımları koruyor. Mevcut Syngo çözümlerini de kullanımı kolay bir şekilde bünyesinde topluyor. Açık veri konsepti ise bu cihazın üçüncü taraf çözümleriyle bir arada çalışmasını mümkün kılarak bir hastane içindeki farklı departmanların veri yönetimini ve arşivleme sistemlerini birleştirmeye ve konsolide etmeye olanak tanıyor. Entegre yapay zekâ (AI) araçları görüntüye dayalı tanı performansının verimli olmasına yardımcı oluyor. Geleneksel bir Görüntü Arşivleme ve İletişim Sistemi’nin (PACS- Picture Archiving and Communication System) aksine, DICOM-tabanlı tıbbi görüntülerden daha fazlasıni klinik süreçlere dahil ediyor. Syngo Carbon, tanı ve karar alma açısından önem taşıyan, görüntülerle ilişkili bütün verilerle çalışıyor. Bunun örnekleri arasında patolojiden, endoskopiden ve kardiyolojiden elde edilen görüntüler ve daha uzun bir süreç kapsamında oluşturulan bilgiler (ör. bir yaranın durumunu belgelemek için cerrahiden alınan ameliyat videoları) yer alıyor.

Syngo Carbon, görüntüleme ve raporlama için kurum çapında yeni tip bir sistemin başlangıç noktasını oluşturuyor. Bu sistem, mevcut teknolojileri tek bir birleşik çözüm oluşturacak şekilde bir araya getiriyor. Rötuşlar kullanıcılarla yakın bir iş birliği içinde gerçekleştiriliyor. Açık mimarisi sayesinde, sürekli olarak değişen koşullara uyum sağlayabiliyor, modüllerinin ve fonksiyonlarının kapsamı genişletilebiliyor ve sistem müşterilerin ihtiyaçlarına uygun şekilde ölçeklendirilebiliyor.

1 - Syngo Carbon’ın geliştirme süreci devam etmektedir ve gelecekte satışa sunulacağı garanti edilemez.


https://www.medikalnews.com/anadolu-saglik-merkezi-gebze-hastanesi-teamplay-dose-ile-doz-takibini-optimize-ediyor/